Türkiye’de ilk adımı 104 yıl önce atılan faizsiz bankacılık bugün dünyada tekrar parlayan yıldız haline geldi. Türkiye’de bu alanda halen büyük bir potansiyele sahip.
Amerika’da faizsiz bankacılığın ‘babası’ olarak bilenen ve Bank of Whittier LARIBA (Los Angeles Reliable Investment Bankers Associatesin) sisteminin Genel Başkanı ve CEO’su olan Dr. Yahia Abdul-Rahman son yıllarda bankacılık sisteminin yeni yıldızı haline gelen İslami Bankacılığı konuştuk.
Türkiye‘nin İslami Bankacılığa 104 yıl önce adıma attığını ancak bunun engellendiğini dile getiren Dr. Yahia Abdul-Rahman, Türkiye halem bu konuda büyük potansiyele sahip olduğunu belirtti. Abdul-Rahman, “Bu akşamdan sabaha elde edilecek bir başarı değil. Bunun için önünde 20 senelik çok ciddi bir çalışma süreci var. İnanıyorum ki İstanbul, sistematik bir çalışma ve planlama ile Dubai ve Malezya ile yarışabilecek hatta onları geçebilecek bir noktaya gelebilir.” dedi.
YASTIK ALTINDAKİ PARALAR EKONOMİYE KAZANDIRILACAK
İslam coğrafyasında faizsiz bankacılığının önemi ve bu alanda Türkiye’nin durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu coğrafyada çok büyük bir potansiyelin yanı sıra çok büyük bir ihtiyaç da var. Burada önemli olan hangi ülkeyi seçtiğiniz. Burada asıl hedef petrol üreten değil, Mısır ve benzeri petrol üretmeyen ülkeler. Faizsiz bankacılığını bir ülkeye getirilmesi için o ülkede ciddi reformların ve kanunsal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Özellikle buradaki hedef kitlenin de küçük ve orta ölçekli yatırımlarla başlanması gerekiyor. Irak, Ürdün ve Tunus gibi düşük gelirli ülkelerde toplumun büyük bölümünde faiz hassasiyeti olduğu için parasını bankaya yatırmıyor. Faizsiz bankacılığın sisteme girişiyle birlikte yastık altındaki paraların büyük bölümünün bankalara ciddi kaynak oluşturacağına inanıyorum.
DÜNYANIN PARASI TÜRKİYE’YE AKAR
Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasında ‘güvenli liman’ algısına sahip.Kısacası Türkiye faizsiz finansın merkezi olabilir mi?
Paranın önemli bir kaynağı körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’da. Malezya bu konuda büyük bir iş başardı ve parayı Malezya’ya getirebildi. Türkiye’de iyi bir modelle bu işe girebilirse bu paranın Türkiye’ye gelmemesi için ben hiçbir sebep göremiyorum. Malezya Merkez Bankası aslında içinde iki farklı yapıyı barındırıyor. Biri faizli bankacılık sistemini regüle ediyor diğeri ise faizsiz bankacılık sistemini regüle ediyor. Aynı çatı altında olmalarına rağmen ikisi çok farklı çalışıyor. Faizsiz bankacılığı regüle eden kurallarını kanunlarını belirleyen bölüm barındırıyor içerisinde. Bunun yanı sıra içerisinde faizsiz banka bölümünü denetleyen İslami Hukuk Kurulu yer alıyor. Bu bölüm burada yapılan işlemlerin İslam hukuku içerisinde olup olmadığını denetliyor.
TÜRKİYE’DE 104 YIL ÖNCE BAŞLADI
Esasında Türkiye’de İslami bankacılık 1913’te başlıyor. Türk Ticaret Bankası’nın kuruluşunda ismin önündü İslami ibaresi yer alıyor. İnönü ile birlikte dine ait her şeyin yasaklanması gibi bu da yasaklanıyor. 1984 yılında Turgut Özal’ın girişimiyle başlayan ve Körfez Sermayesi ile başlayan bir süreç var. Ama bunların hiç biri yeterli değil. Burada Malezya bizim önümüzde çok önemli bir model. Malezya, kuralları, kanunları ve sistemleri dahil olmak 20-25 senelik bir emeğin karşılığında bugünkü duruma geldi. Bu anlamda İstanbul’da faizsiz bankacılığın merkezi olabilir. Bu akşamdan sabaha elde edilecek bir başarı değil. Bunun için önünde 20 senelik çok ciddi bir çalışma süreci var. İnanıyorum ki İstanbul, sistematik bir çalışma ve planlama ile Dubai ve Malezya ile yarışabilecek hatta onları geçebilecek bir noktaya gelebilir.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK AVANTAJI: ‘KARDEŞLİK’
İslami bankacılık veya faizsiz bankacılığın İstanbul’daki en büyük finansman desteğini Orta Asya ülkelerinden geleceğine inanıyorum. Bu bölgedeki Müslüman nüfusun çok ciddi hassasiyetleri var. Bu bölgedeki ülkeler ile Türkiye arasındaki tarihe dayanan kardeşlik bağlarının tekrar pekiştirilmesi için çok büyük köprü olabilir. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum, o ülkelerle olan bu hassasiyetten dolayı göreceksiniz ki faizsiz bankacılığın ciddi finansmanı bu ülkelerden Türkiye’ye akacaktır.
MERKEZ BANKASININ ORDUDAN GÜÇLÜ OLMASI GEREKİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en çok şikayet ettiği konuların başında yüksek faizler geliyor. Bu sistem yüksek faizlerin önüne geçebilir mi?
Esasında bankaları bir süper markete benzetebiliriz. Bankalar marketler gibi ürün üretmiyor. Kendilerine gelen ürünleri satıyorlar. Kural koyucu burada Merkez Bankası. Birçok politikacı en önemli devlet kurumunu askeriye olarak düşünerek büyük bir yanılgı içine giriyor. Bir ülkede en güçlü olması gereken kurumun Merkez Bankası olması gerekir. Merkez Bankası’nın güçlü olması ordunun güçlü olmasından daha önemlidir. Politikacıların düştüğü en büyük yanlış budur. Faizle ilgili bütün tartışmaların kaynağı Merkez Bankasıdır. Eğer siz merkez bankasına sahip değilseniz, kontrolünüzde değilse faizle ilgili yapabileceğiniz hiçbir şey olmaz. Böyle olunca da süpermarket örneğinde olduğu gibi önünüze gelen ürünü satmak durumunda kalırsınız.
TÜRKİYE İÇİN REÇETEYİ VERDİ: MALEZYA
Malezya 20-25 senelik bir çalışmayla faizsiz bankacılıkta söz sahibi haline gelmiş durumda. Türkiye’nin faizsiz bankacılığın merkezi olabilmesi için başlıca atması gereken adımlar nelerdir?
İlk olarak bunun ülkenin ana gündemi olması gerekiyor. Bunun için bütün desteği vermesi gerekir. Bu sadece devlet başkanının talebiyle olacak bir iş değil. Sizin isteğinizle merkez bankasının isteği örtüşmüyorsa yapabileceğiniz bir şey yok. Merkez bankası başkanının IMF’ye inanan, Dünya Bankası’nı savunan bir pozisyonda olması gelebileceğiniz hiçbir nokta yok. Tabi ki bu kurumlarla ilişkileriniz olacak ama merkez bankası başkanının da faizsiz bankacılığa inanması gerekiyor. Yani burada kilit kurum merkez bankası. Öte yandan bu işin içinde olacak personelin seçimi çok önemli. Hedef ülkeleri düşündüğümüzde(Ortadoğu) bu kişilerin çok iyi İngilizce ve Arapça konuşması gerekiyor. Ayrıca İslam hukukçularından oluşan 5 ya da 10 kişilik bir İslam hukukçuları danışma kurulu olması gerekiyor. Piyasa dinamik olduğu için bu hukukçular sahadaki insanlarla iletişim halinde olmalı. Bunun dışına bir denetleme ekibi olmalı. Bunların görevi de faizsiz bankacılığın geliştiği ülkelerdeki bilgileri Türkiye’ye aktarmak olmalıdır. Bu ekibinde İngilizce ve Arapçası mükemmel olmalı. Eminim ki şuanda merkez bankasında İngilizcesi çok iyi olan birçok personel vardır. Bu saç ayaklarıyla bu işin ayağa kalkacağını düşünüyorum. Bu iş kurulurken insan envanteri de çok önemli. Bunu Avrupa ülkelerinde yaşayan ve eğitimlerini oralarda almış olan, özellikle finans sektöründe çalışan Türkler değerlendirilebilir. Bu kişiler oralardaki tecrübelerini de Türkiye’ye getirecektir ve ayrıca dil avantajları da başka bir etken.
Bunun bir Türk modeli olması gerekiyor. Diğer ülkelerin nasıl yaptığını inceleyebilirsiniz ama kopya etmemelisiniz. Böyle bir adımla İslami bankacılıkta Türkiye lider ülke olabilir. Türkiye’nin her hangi bir yerinde açılan bir şubeye oradaki insanları ortak olması gerekiyor. Böyle olduğunda bankadan aldığı borcu da öder, komşusuna da önerir. Sadece zenginlerin yatırımcı olması sıkıntı yaratabilir.
ABD’deki mortgage krizinden faiziz bankalar etkilenmedi. Bu anlamda Türkiye’deki faizsiz bankacılığın artması Türkiye’deki krizlerin önünü geçebilir diyebilir miyiz?
Tabi ki. Buradaki önemli nokta disiplin ve kanun ayağının çok ciddi oturması gerekiyor. Muhakkak bu da spekülasyona açık fakat faizsiz bankacılık Türkiye’de hakkıyla yapıldığı zaman bu tür krizlere mahal vermeyecek ve piyasaya güven gelecektir.