FARKINDALIK (12)
Öncelikle farkındalık kesinlikle iyi veya kötü insan olmayla alakalı değildir. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor. Çünkü farkındalıkta ‘iyi-kötü, doğru- yanlış, güzel-çirkin’ gibi kavramlar yoktur.
Farkındalık sadece ve sadece düşünebilme kabiliyetimizin kontrolünün bizde olup olmaması ile ilgilidir. Bu da kendimizi tarafsız bir gözle izleyerek kontrolsüz kaldığımız durumları kaydetmemiz demektir. Farkındalık birçok öğretide ‘aydınlanma’ şeklinde lanse edilse de dini bir alt yapıdan gelen bu kavramın farkındalık ile ilgisi yoktur. Farkında bir insan attığı her adımı kendi onayıyla yapar.
* Farkındalık; kendimizi ustalaştırmamızı ve düzeltmemizi sağlayan bir mucizedir. Farkındalık; dağılmış zihnimizi ani bir aydınlanmayla geri çağırarak yaşamın her anını yaşamamız için onu yeniden bütünlüğe kavuşturan bir mucizedir. Her hareket farkındalık içinde yapılmalıdır.
* Zihni sakinleştirmek için nefesinize odaklanabilirsiniz
* Ne kadar meşgul olursanız olun, mutlaka kendinize farkındalıkla dolu bir gün ayırın.
Eğer kendi zihninizi tanımak isterseniz, bunun tek bir yolu vardır: Onun hakkındaki her şeyi gözlemlemek.
* Nereye giderseniz, gidin, nerede oturursanız oturun, kutsal çağrıyı anımsayın: “Bütün varlıklara şefkatin gözleriyle bak.”
* Çevrenizdekiler, ellerinden ne geliyorsa sonuna kadar yapmıyorlarsa telaşlanmayın. Sadece kendinizi nasıl faydalı hale getireceğiniz konusunda telaşlanın. Kendi elinizden geleni yapmanız, çevrenizdekileri, onların ellerinden geleni yapmaları için uyarmanın en emin yoludur. Bir aileden eğer bir kişi farkındalık içinde yaşarsa, bütün aile bundan etkilenir.
***
“Seven Sevdiğine Sevdiğini Söylesin!”
Hoca mezarlıktaki işini bitirmek üzere idi.
O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam:
” Onu ne kadar çok sevdim .” diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı.
Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu.
Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuşlardı.
Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar:
“Tamam, baba. Seni anlıyoruz .”
Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu…
Daha sonra yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar.
Yaşlı adam hala : “Onu ne kadar çok sevdim” diye sesli sesli konuşuyordu.
Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler,
Ama o devam etti , “Onu sevmiştim !”
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken, yaşlı adam gitmemekte direniyordu. Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu. Hoca yaklaştı: “Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum, ama gitme zamanı geldi. Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız.” dedi. Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha “Onu ne kadar çok sevdim.” diyerek söylendi. “Beni anlamıyorsunuz ,” dedi hocaya, “Ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim.”
Zil çalmadığı sürece zil değildir.
Şarkı söylenmediği sürece şarkı değildir.
Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır.
Sevgi insanlara verdiğiniz sürece sevgidir.