Herbalife Nutrition Enstitüsü
Başkanı Dr. David Heber, dünyada ve ülkemizde her geçen gün daha fazla insanı
tehdit eden koronavirüse karşı mücadelede güçlü bağışıklık sisteminin önemine
değindi. Heber, “Bağışıklığı güçlendirmek düşünüldüğü kadar basit
değildir. Hücresel seviyede ideal besin alımını gerektirir. Beslenme, etkili
bir ilacın yerini alamaz ancak hastalıkla savaşta çok etkilidir” dedi.
Yeni koronavirüs (COVID-19) dünyada ve ülkemizde milyonları tehdit etmeye devam
ediyor. Yakın zamana kadar varlığından dahi haberdar olmadığımız virüs, bugün
dünyanın tamamına yakınını etkisi altına almış durumda. Türkiye’de ise önlemler
üst düzeyde uygulanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ilk COVID-19 aşısının piyasaya sürülmesinin ayları
bulabileceğini açıklarken, hastalıkla mücadelede bireysel önlemlerin önemine
dikkat çekti.
Koronavirüs vakalarının görüldüğü Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı, resmî
sitesinde “Korona Riskine Karşı 14 Kural” başlıklı bir videoyla alınması
gereken bireysel önlemleri açıkladı. Kişisel ve çevresel hijyenin yanı sıra
öksürme, hapşırma kurallarına da çok dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan
Bakanlık, vatandaşlara, “Bol sıvı tüketin, dengeli beslenin ve uyku
düzeninize dikkat edin” telkininde bulundu.
Dr. David Heber koronavirüsü yalnızca onaylı bir ilacın tedavi edebileceğini,
ancak doğru beslenmeyle hastalığa karşı güç kazanılacağını söyledi. Çin, ABD,
Belçika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkede aşı ve ilaç geliştirilme
çalışmalarının devam ettiğini, ancak hayata geçmesinin zaman alacağını ifade
eden Heber, “Uygun hijyeni muhafaza etmek, gerektiğinde maske takmak ve
sosyal mesafeyi korumak gibi pratik önleyici tedbirleri uygulamak şart”
dedi.
Heber’in beslenme üzerine açıklamaları ise şöyle:
Bağışıklık
sistemimiz viral enfeksiyonlar karşısında en etkili silahtırBağışıklık sistemimiz viral enfeksiyonlar karşısında en etkili savunma
araçlarımızdan biridir. Hepimizin vücudunda iki tür bağışıklık fonksiyonu
bulunur. Bunlardan ilki olan doğal bağışıklık hastalıkların vücuda girmesini
engellerken, diğeri, yani adaptif bağışıklığımız vücudumuza giren virüs ve
bakteriler gibi patojenleri ortadan kaldırır ya da yayılmasını önler.
Bununla birlikte, vücudun bağışıklığını artırmak düşünüldüğü kadar basit
değildir. Bağışıklık sistemi hakkında araştırmacıların hala anlamaya çalıştığı
birçok konu bulunuyor ancak bağışıklık sistemi ile beslenme arasında somut bir
bağ olduğunu kesin olarak biliyoruz.
Ne yediğimiz, nerede
yaşadığımız ne kadar uyuduğumuz ne kadar hareket ettiğimiz ve kiminle
yaşadığımız sağlık durumumuzu etkilerBeslenme ve diyetin bağışıklık sistemini nasıl etkilediğini anlamak için,
genlerimizi harekete geçiren biyolojik mekanizmaları inceleyen bir bilim dalı
olan epigenetiğin rolünü daha iyi incelememiz gerekiyor.
İnsanlar genetik olarak %99,9 oranında aynıdır. Bizi diğerlerinden benzersiz
kılan, genlerimizin farklı kombinasyonlarını harekete geçiren epigenetiktir.
Bazılarımızın kızıl, bazılarımızın siyah saçlı olmasının ve ten rengimizin
farklılık göstermesinin sebebi de budur. Ne yediğimiz, nerede yaşadığımız ne
kadar uyuduğumuz ne kadar hareket ettiğimiz ve hatta kiminle yaşadığımız gibi
birçok faktör sağlık durumumuzu etkileyen kimyasal reaksiyonlara yol açar. Tüm
bunların yanı sıra, mikrobiyomun etkisi göz ardı edilmemelidir. Mikrobiyom,
mikroplardan korunmak, besinlerin parçalanarak enerjiye dönüştürülmesini
sağlamak, yaşamsal önemdeki vitaminleri üretmek ve bağışıklık sistemimizi
güçlendirmek için ihtiyaç duyduğumuz mikroorganizmalardır.
Bir bütün olarak
dengeli beslenmeye odaklanmalıyızBağışıklık sistemimizin en büyük kısmı; yaklaşık %70’i besin alımını ve
vücutta kullanımını kontrol altında tutan bağırsak bölgesinde bulunur. Bu
bakımdan, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürürken doğru vitamin, mineral ve besin
maddelerinden oluşan dengeli bir beslenme programı uygulamamız son derece
önemlidir. Bunun için bir ya da iki besin maddesinin alımını değiştirmekten
daha fazlasını yapıp hücresel seviyede ideal besin alımını desteklemek için bir
bütün olarak dengeli beslenmeye odaklanmamız gerekir.
Bağışıklık
sisteminin 4 savaşçısıHeber, bağışıklık sistemimizi güçlendirmemize yardımcı olacak dört temel
besin grubunu da şöyle anlattı:
1) Protein
(Balık, beyaz et, kırmızı et, soya içeren gıdalar ve düşük yağlı
süt ürünleri)
Vücudumuzun temel yapıtaşlarından olan protein, vücudun virüslere ve
bakterilere karşı savunma yaparken ihtiyaç duyduğu antikorların üretilmesine
yardımcı olur. Yeterli miktarda protein almak için balık, beyaz et, kırmızı et,
soya içeren gıdalar ve düşük yağlı süt ürünleri gibi daha sağlıklı protein
içerikli besinleri tüketebiliriz.
2)
Vitaminler ve fitobesinler
(Başta A ve C vitaminlerini içeren besinler olmak üzere tüm sebze ve meyveler)
A ve C Vitaminlerinin yanı sıra fitobesinler, bağışıklık sisteminin sağlığında
kilit rol oynar. Bağışıklık sistemini güçlendiren baş aktörlerden olan C
Vitamini, vücudun hastalıklarla savaşmak için gerekli antikorları üretmesine
destek olur. Vücudumuz C Vitaminini üretmediği ya da depolamadığı için günlük
olarak tüketmemiz gerekir. A Vitamini ise cilt sağlığının yanı sıra sindirim
sistemi dokularını ve solunum sistemi sağlığını destekler.
Sebze ve meyvelerde bulunan fitobesinler de vücudun hastalıklarla savaşma
kabiliyetini olumsuz etkileyebilecek olan oksidatif stresin azaltılmasını
sağlar. Birçok fitobesinin kanser ve kalp damar hastalığı risklerini azalttığı,
enflamasyonla mücadele ettiği, kan basıncının düşürülmesine ve genel bağışıklık
sistemimizin güçlendirilmesine yardımcı olduğu kanıtlanmıştır.
3) Probiyotik ve
prebiyotikler
(Soğan, sarımsak, kuşkonmaz, muz, arpa, yoğurt, turşu ve kefir)
Sindirim sistemi, bağışıklık fonksiyonların desteklenmesinde önemli bir role
sahiptir. Bağırsak yolu, dış ortamla temasın temel rotasıdır ve besin
maddelerinin sindirilmesine ve emilmesine yardımcı olan mikrobiyomlar içerir.
Bu alanda yapılan çalışmalar kesin veya evrensel nitelikte uygulanabilir
olmamakla birlikte, doğru bakteriler genellikle kilo kontrolü, sindirim
sisteminde iyileşme, sağlıklı cilt görünümü ve en önemlisi bağışıklık
fonksiyonlarında artış gibi birtakım faydalarla ilişkilendirilmektedir.
Bilimsel çalışmalara göre, ‘iyi bakteriler’ olarak da adlandırılan
probiyotikler sindirim sistemi için faydalıdır. İnsan vücudunun sindiremediği
liflerden oluşan prebiyotikler ise bu probiyotiklerin beslenmesine yardımcı
olur.
4) Omega-3 yağ
asitleri(Yağlı balıklar, kabuklu deniz mahsülleri, ceviz, chia ve keten tohumu)
DHA ve EPA gibi Omega-3 yağ asitleri, chia tohumu gibi yiyeceklerde ve balık
yağı gibi takviyelerde bulunan sağlıklı yağ türleri olarak bilinir. Omega-3 yağ
asitleri, enfeksiyonlarla mücadele eden doğal ve adaptif bağışıklık
sistemimizde önemli rol üstlenen bağışıklık hücrelerinin fonksiyonlarını
destekler.
Dr. Heber, ayrıca beslenmenin etkili bir ilacın yerini almayacağını ve COVID-19
veya diğer hastalıkları kapmamızı engelleyemeyeceğini belirtti ve,”Yine de
güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak, sağlıklı tüm bireylerin elindedir,
üstelik hastalıkla savaşta çok etkilidir” dedi.
- Darıca’da kılıçlar çekildi…. - 24 Kasım 2024
- Gebzespor’da yeniden Yusuf Öztürk dönemi…. - 24 Kasım 2024
- TEM polisi Dilovası’nda öğrencilerle buluştu - 23 Kasım 2024
- Darıca’da yangın: 2 kişi hastanelik oldu - 23 Kasım 2024
- İşte yılın ilk karı - 23 Kasım 2024
- Darıca’da motosiklet hırsızlığı - 22 Kasım 2024
- Bu araç kimin? - 21 Kasım 2024
- Sokağı kazdılar böyle bırakıp gittiler! - 21 Kasım 2024
- Dilovası’nda patlama: 1 kişi öldü - 20 Kasım 2024
- Kaymakam Kara’nın Darıca’ya Sahil Güvenlik Komutanlığı’nı getirdi… - 20 Kasım 2024