Yaz Mevsiminde Cildinizi İhmal Etmeyin!
Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Hatice Kaya Özden, vatandaşlara yaz mevsiminde güneşin cilt üzerindeki etkileri ve yapılması gerekenler hakkında önemli bilgiler aktardı.
Güneşin Cildimiz Üzerindeki Etkileri ve KorunmaYöntemleri:
Güneş ışınları gezegenimizdeki hayatın devamlılığı için mutlak gerekli olmakla birlikte maruziyetin derecesine bağlı olarak insan sağlığı üzerinde çok sayıda zararlı etki gösterebilmektedir. Yeryüzüne ulaşan solar radyasyonun % 10’unu ultraviyole (UV) ışınları oluşturmaktadır. Hem UVB, hem de UVA deride eritem ve bronzlaşma yanı sıra deri yaşlanması ve karsinogenezisten de sorumludur. Güneş ışınlarının en dik geldiği öğle saatlerindeki UV ışınlarının % 10‘u UVB, % 90’ı UVA dan oluşmakta iken UVB’nin yoğunluğu akşam saatlerine doğru azalmaktadır. UVA ise gün boyu sabit kalmaktadır.
Yaz aylarında 10.00-16.00 arasında mümkün olduğunca dışarıya çıkmayın
Bu nedenle özellikle yaz aylarında UVB etkinliğinin en fazla olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında dışarıya çıkmamaya özen gösterilmesi gerekir. Çünkü bu saatler güneş ışınlarının en dik geldiği ve solar (güneş) hasarın en yüksek olduğu saatlerdir.
Güneşin kar, buz gibi beyaz ve parlak yüzeyler yanısıra su, kum, çimen ve metal alanlardan yansıyarak gölgede bile durulsa hasar yapabileceği bilinmektedir. Ayrıca UV ışınlarının penetrasyonunun (deriye geçişi) nemli deride kuru deriye oranla dört kat arttığı da bilindiği için yüzme gibi bir aktivite sonrasında mutlaka güneşten korunma önlemleri alınmalıdır.
UV ışınlarının zararları:
Güneş yanıkları: Genellikle hafif eritem, kaşıntı, yanma gibi semptomlar kısa sürede iyileşir ancak ileri derece yanıklarda dehidratasyon (sıvı kaybı), ikincil enfeksiyonlar ve ciddi komplikasyonlar görülebilir.
Deride yaşlanma (Fotoaging):UV derideki kollojen ve elastik liflerde hasara yol açarak yaşlanmayı hızlandırır.
Deri kanseri: UV ışınları zamanla DNA hasarı yaratarak çeşitli mutasyonlar sonucu deri kanserlerine yol açabilir. Cilt kanseri gelişmiş toplumlarda en sık görülen kanser türlerinden olup melanom ve melanom dışı kanserler olarak 2 ye ayrılır. Melanom daha çok aralıklı ancak şiddetli maruziyetle ilişkili iken nonmelanom deri kanserleri kümülatif (uzun süre-yıllar içinde) UV maruziyeti ile ilişkilidir.
Toplam nevus (ben) sayısı: Nevusler çocukluk ve adolesan döneminde ortaya çıkıp yaşla sayıca artış gösterir. 25 yaşından sonra yeni melanositik nevus oluşma riski azdır. Ancak güneş yanığı geçiren ya da güneş altında uzun vakit geçirilen yaz aylarında bu risk artmaktadır.
Immun sistemin baskılanması: Güneşin insanın içini ısıtan, mutluluk veren etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz ancak immunite yani bağışıklık sistemimiz üzerinde belli dozlarda ne yazık ki baskılayıcı etkisi olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Katarakt
Güneş Işınlarından Korunma Yöntemleri:
Güneş ışınlarının zararlı etkileri maruz kalınan radyasyonun miktarına, yoğunluğuna ( örneğin ekvatoral bölgede, akdeniz iklimine sahip coğrafyalarda, bulutsuz güneşli yaz mevsiminde en fazladır), bu ışınlara maruz kalınan süreye ve sıklığa, kişinin cilt tipine göre değişmektedir. Bronz bir tene sahip olma isteğindeki artış yaz aylarında sahillere kış aylarında ise solaryumlara giden kişi sayısını arttırmıştır. Bununla orantısal olarak da melanom gibi cilt kanserlerinin de görülme sıklığındaki artış insanların ciltlerini takip etme ve gelişebilecek olası bir riske yönelik daha bilinçli hareket etmesini sağlamıştır. Öncelikle güneş ışınlarının yararlı etkilerinden faydalanmamız gerekliliği de unutulmayarak hedefimize güneşe gerektiği kadar maruz kalmayı öğrenmeyi koymalıyız. Bundan kastımız UV nin zararli etkilerinin en fazla olduğu güneş ışınlarının en dik geldiği öğle saatlerinde- ki bu saatler mevsime, yaşanılan şehre göre değişmekle beraber ülkemiz için standardizasyon verecek olursak -10.00-16.00 arasi- mümkün olduğunca dışarıda bulunmamaya gayret etmeliyiz. Mümkünse sıkı dokunmuş,açık renkli güneşten koruyucu özellikli giysiler giymeli ve baş çevresini yaklaşık 10 santimetre genişliğinde çevreleyen geniş kenarlı şapkalar takmalı ya da şemsiye kullanmalıyız. Kataraktı önlemesi amacıyla UV absore eden güneş gözlükleri kullanmalıyız. En önemli nokta ise cildinize dışarıya çıkmadan 30 dakika önce geniş spektrumlu (UVA/UVB) ve yüksek SPF (güneşten koruma faktörü) içeren koruyucu ürün sürülmesidir. Güneş ışınlarının en faydalı tarafı ise cildimizde D vitamini sentezini uyarmasıdır. Bunun için yaz aylarında haftada 1-3 gün, kol ya da bacak bölgesinin 15-20 dakika kadar güneş altında kalması yeterlidir. Güneş kremi kullanmak bu düzeyi etkilemeyeceği için güneş koruyucu kullanımından kaçınılmadan ve süreye uyarak güneşlenmeye dikkat edilmesi önemlidir.
Güneş Koruyucularının Özellikleri Nedir :
Güneş koruyucularının etkinliği üzerindeki SPF (Sun Protective Factor-güneş koruyucu faktör) değerine göre belirlenir ve bu değer UVB ışınlarına karşı koruma gücünü yansıtır. UVA ya karşı koruyuculuk ise PF (Protective Factor) olarak ifade edilir. Örneğin güneş koruyucu sürmeden 5 dakika içerisinde eritem (kızarıklık) oluşan bir cilde SPF 30 olan bir ürün kullanıldığında bu kızarıklığın oluşmasına kadar geçecek süre 150 dakika olacaktır. Ancak bu değere ulaşmak için ortalama bir yetişkinin bir seferde tüm vücuduna yaklaşık 30 ml(yaklaşık 2 yemek kaşığı) güneş koruyucu ürünü sürmesi gerekmektedir (2mg/cm2). Yani özetle aldığınız güneş koruyucunun SPF değeri ne kadar önemli ise sürme miktarınız da o derece kıymetlidir. SPF değerinin daha çok artması koruyuculuğunun da aynı derece arttığını göstermemektedir. Yani SPF 30 ile 50 arasında %3-5 koruma farkı vardır. Ancak bu fark açık cilt rengine sahip bireyler için önemlidir. Güneş koruyucu özellikle dudak üstü, burun, yanaklar, kulaklar, boyun, sırt, eller, kolların dış yüzü, ayak üstleri, saçsız baş derisine sürülmeli, yüzme ve aşırı eforlardan sonra her 2-3 saatte bir tekrarlanmalıdır. Topikal güneş koruyucular fiziksel (inorganik-foton yansıtan) ve kimyasal (organik-foton emici) olarak ikiye ayrılır. Fiziksel güneş koruyucular titanyum dioksit veya çinko oksit içeren, ciltte beyaz kirecimsi bir doku bırakarak cildin üst tabakasını saran ve hem UVA, hem de UVB ışınlarını direk yansıtarak koruma özelliğine sahip güneş koruyuculardır. Komedojenik (sivilce oluşturabilen) olması, kıyafetleri boyayabilmesi ve kozmetik olarak kabul edilebilirliği düşük olması sebebi ile yeni geliştirilen nanoteknoloji sayesinde mikronize formulasyonlar içeren ürünler geliştirilmiştir. Özellikle çocuklarda, hassas cilt yapısı olanlarda ve uzun süre güneş altında çalışanlarda bu tarz ürünler tercih edilmelidir. Kimyasal güneş koruyucular ise derinin alt tabakalarına kadar ulaşarak UV ışınlarını absorbe etmektedir. Sistemik emilimi son derece az olmakla beraber iki yaş altında kullanımı önerilmemektedir. Fiziksel koruyuculara göre kozmetik açıdan daha kabul edilebilir olsa da alerjik yan etkilere daha sık rastlanmaktadır. Tüm bu nedenlerle hastalarımızın bir dermatolog önerisi ile cilt yapılarına uygun doğru güneş koruyucu ürünü tercih etmeleri gerekir.
Son zamanlarda güneş koruyucuların kanserojen etki oluşturduğuna dair haberler ve çelişkili yayınlar ortaya çıkmaktadır. Ancak bu artışın güneş koruyucuların doğrudan cilt kanserine yol açmasından ziyade, kişilerin güneş koruyucu sürmenin verdiği rahatlık ile daha uzun süre güneşte kalmalarına bağlandığı da bildirilmektedir. Ayrıca güneş koruyucular daha çok UVB yi, kısmen UVA ışınlarını filtre ettiği için ve UVA derinin daha alt katmanlarına kadar ulaşabildiği için kanser oluşum riskinde artış olduğu düşünülmektedir.